21 Nisan 2013 Pazar

Anneliğimin İlk 9 Ayı...

Aslında bu annelik konusunda daha çok erken konuşmam için ama ben yine de "Esra" nasıl bir anne olmuşu, yani kendi anneliğimi en çıplak haliyle en başta kendi gözüme sokmak için yazıyorum desem yalan olmaz.
Annelik yapma, çocuk büyütme konularında iğneyi hep önce kendime batırdım, gerektiği yerde en ağır eleştiriyi de yine kendi kendime söyledim ama inandığım konularda da kimseye laf söylettirmedim, kendi bildiğimi yaptım. Elbet yanıldıklarım da oldu ama genelde ilk ne hissettiysem o başıma geldi ve iç sesimi dinlemek en doğrusuydu. Gerçi bu aralar bu iç ses denen mereti arıyorum ama bulamıyorum, sesini de bazen duyuyor bazense duyamıyorum. Belki bu yazı beni ona yakınlaştırıp; kitapları, yazıları, tavsiyeleri unutturup kendimi bulmamı sağlar.

Gelelim Deniz' in annesine;

- İlk çocuk sendromundan (böyle bir sendrom var mı yok mu hiç bilemedim ama ben türettim işte) her dönem nasibimi aldım. Hep yaptığım yanlışların sonrasında farkına vardım, ne kadar ben bunu biliyorum, okudum, bilgilendim, başıma gelirse şöyle şöyle davranırım desem de pratik de öyle yapmadığım-yapamadığım çoook zaman oldu.

-Deniz'e uyku eğitimi vermedim... Zaten anneliğimin bu zamana kadarki en büyük çıkmazı. Bir yanım " olmadı Esra, o kadar okudun, uygulayacağım dedin; bak şimdi çocuk her saat başı uyanıyor gördün mü?" diyor; " bir yanım (bu yanım Deniz ilk doğduğu günden beri emzirme delisi, bebeğinin memede uyumasına aşık, gece emzirmelerini bile kesmek istemeyen, hatta kuzusu rahat etse aynı yatakta yatmaya meraklı psikopat bir yan işte) uyusun varsın memede bir daha ne zaman bulacağım bu günleri" diyor. Hahh işte tam bu noktada iç sesimin devreye girmesi gerekiyor ki olmuyor... Çünkü çoğunlukla ikinci yanımı uyguluyorum, fakat Deniz kötü uykular uyuyunca vijdan azabı duyuyorum. Benim bu halim ne olacak hiiiç bilmiyorum.

-Çoğu zaman Deniz'e emzik vermemekle gurur duysam da, zor uyuttuğum zamanlarda yine iç sesimi unutup (tabii bunda dış mihrakların etkisi o kadar çok ki, "emzik versen böyle olmazdı, vıdı vıdı da vıdı...") "Emzik vermeyen ellerim kırılsın" diyebiliyorum.

-Amaaaa, Deniz'e hiç mama (maşallah sütüm yeterli olduğu için gerek duymadık), biberon vermediğim için kendimle çooook gurur duyuyorum o ayrı. Bu konuda içimde en ufak bir kaygı yok, arada muhallebi takığı annem "devam sütü alsan da ondan yapsan" falan dese de "he he" ile geçiştiriyorum. İyi ki de biberon+mama ikilisi hayatımıza girmemiş. Emzik,biberon veya suluk kullanmayı sevmeyen Deniz de kolaylıkla cam bardakta su içmeye alışmış oldu, ne mutlu bana!!

- Deniz'e dolaylı baby led weaning uygulamaya çalıştım-çalışıyorum. Yani en katı halini değil, önüne koyup başka hiçbir şey vermemekten bahsetmiyorum. Ben ayrıca onun çok sevdiği çorbasını ve yumurtasını yedirdikten sonra eline hep yemek vakti bir şeyler tutuşturuyorum. Bu bazen yemek parçaları, bazen meyve, bazen kuru meyve, bazen ekmek, tazen soğan ve pırasa kemirdiği bile olmuştur :)  Zaten Deniz yemek zamanı bir çoşuyor ki sorma gitsin, normalde ağzına götürmeyeceği şeyleri ayıla bayıla mideye indirebiliyor. Keşke bu kadar korumacı olmasaydım da, onu ilk zamanlardan beri daha çok sofraya dahil etseydim. Örneğin; biz ne yiyorsak ona da verseydim, belki şimdi yeme konusunda daha az mıymıy olurdu. Ama ben onun hem yeme miktarına saygı duyan tarafta olmak hem de beklentilerimi minimumdan tutmak istiyorum ki zıtlaşmalar olmasın.

-Böyle uzun uzun sıralayınca her şey çok kötü gidiyormuş gibi olsa da aslında o kadar da değil... Evet, hamileliğimde de hayal ettiğim gibi Deniz tam bir kucak çocuğu ve memeci bir bebe oldu çıktı. Gerçi bu her zaman hayali kadar masum olmasa da Deniz doğdu doğalı kucakta gezmeyi memede sakinleşmeyi, uyumayı çok sevdi. Ben de zaten böyle istemiyor muydum? Eee, iyi ya oldu işte :)

- Ben normal hayatta az biraz tembellikle birlikte üşengeç de bir insanımdır. Ama iş Deniz'in altının temizlenmesi olunca akan sular hep durdu. Doğdu doğalı, kıçı çok az ıslak mendil gördü, o da ancak dışarı gezmesindeysek, onun dışında hep yıkadık, yıkadık. Günde 4-5 kere yıkadığımız oluyordu, bu sebepten su sesine çook aşık. Doğduğundan beri banyoya girip çıkmak onu çok mutlu ediyor.

- Evet uyku eğitimi vermemiş olabilirim amaaa uyku vaktini doğduktan bir hafta sonra uygulamaya koymayı başarabilmiş bir insanım, afferin bana :)) Deniz bir haftalıktan beri hava kararır kararmaz yatışa geçer; genelde yarım saat içinde kucakta, memede sızar ve sabah gün ışıdıktan bir yarım saat sonra hortlar tüm bebekler gibi :)
Bu melek Deniz'in ilk 3 ay dudak uçuklatan güzel uykuları vardı, sonra ne olduysa oldu .(artık nazar mıdır nedir?) Deniz gece sık mızırdar ama gözlerini hiiiç açmaz; sadece mızırdar, meme teklif edildiyse ne ala, edilmemiş ikna olmuşsa kucakta iki piş pişle geri uykuya devam eder. Bakalım dişimiz çıktı, belki biraz daha az uyanır artık!!

- Deniz benim ilk çocuğum olduğundan, birçok anne gibi minicik bebeği küçük adam kıyafetlerine sokmaya çalışan bir anne de oldum kısa bir dönem sahi... Hatta bir keresinde hiç unutmuyorum bayram diye yavruyu bir gömleğin içine soktuk ki dili olsa kimbilir neler söylerdi. Neyse ki artık Deniz'in pamuklu rahat kesim eşofmanları işimizi fazlasıyla görüyor. Çocuğa bir rahatlama geldi diyemeyeceğim, çünkü taa ilk zamanlar yaptığımız kıyafet zulümünden dolayı şimdi giyinip soyunmaktan nefret ediyor:(

- Deniz'de büyük bir keşke yaşadığım diğer bir mevzuu kundaklamadır. O kadar çok ihtiyacı varmış ki yavrucağın hala hissettiriyor. Ne zaman sırt üstü yatırsak tedirgin bu kadar aylık olmasında rağmen. Zaten sırf bu tedirginlik sebebiyle aylardır hep yüzüstü yatıyor ki onu en sakinleştiren bir yatış pozisyonu bana göre... Kim bilir kundak olmuş olsaydı belki şimdi kendini daha güvende hissedecekti...

- Vee bizim diyeyim, karı-koca olarak Deniz'e yaptığımız en güzel iyilik onu SÜNNET ettirmemek oldu. Doğum olmadan önce ikimizin de gel gitleri vardı bu sünnet mevzuunda ki bu konu bambaşka, upuzun bir yazının konusu... Bu belirsizlik sebebiyle en azından yenidoğan sünneti tercihini ise taa ilk baştan elemiştim ben zaten. Sünnet konusundaki ötelememiz öyle iyi oldu ki "3-4 aylıkken yaptırırız" lafı daha da büyüsünü, hatta karı-koca bizim aramızda "o ne zaman isterse"ye döndü. İyi ki miniğimize bunu yaşatmadık, iyi ki o hatırlamayacak nasılsa diye ondan habersiz onunla ilgili bir karar vermedik.

Bu liste ne kadar daha uzar ya da uzamaz bilemedim, malum biz anneler mevzuu bahis "bebe-çocuk" oldu mu dünyanın en çenesi düşük insalar haline dönüşebiliyoruz.
Anladım ki içimdeki asıl anne Esra'yı unutturan dışardan gelen sesler... Bir dönem hiçbir şey okumadan, dinlemeden; kendimle ve bebeğimle başbaşa onu izleyerek devam etmek en doğrusu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder