2 Mayıs 2013 Perşembe

Veeee bahçe sezonu açılır !!!

Havaların ısınmasıyla, Deniz'den sonraki ikinci yavrum diye gördüğüm canım bahçemizi yaz için hazırlamaya başladık. Ne diyelim; bol meyveli, bol sebzeli olsun!!!

Kendimi unuttuğum toprak işlerindeki psikopatlığımı bilen bilir. Malum neredeyse Deniz'i domates bostanında doğuracaktım :)

Deniz yavrum da benim bu bağ bahçe işlerimi çok sevdğimi bildiğinder midir nedir o da bayılıyor böyle yerlere. Kendisiyle bugün yeni sürülen toprağımızda gezinti yaptık, meyvelerimizin çiçeklerini kontrol ettik, çiçek topladık...

 
 
 
 

Uzun bir süredir, ne zaman ki biz gezme faslını bitirip arabaya biniyoruz benim melek kuzum hemen mızırdamaya başlıyor ki bugün yine aynı cazla karşı karşıya kaldık. Bugün bulunduğumuz mekan dolayısıyla etrafta koyunlar, inekler hep etrafta... Hemen Deniz'e tanıttık, kendisi önce ineklere sonra koyunlara ve onların minik kuzularına aşık oldu :) Bu aşk Deniz' e kalsa sonsuza kadar devam edebilirdi ama akşam faslından ötürü kuzucuğumun gözünü arkada bırakmak zorunda kaldık :)



Haftaya belki de daha yakın bir süre içinde bu yılın sebze fidelerini dikeceğiz. Misler gibi kokan domates, biber, patlıcan, kabak, fasulye... Bu yıl meleğim ve kocamla birlikte daha da çok tadını çıkaracağız bahçemizin.




 
 
 


25 Nisan 2013 Perşembe

23 Nisan Kutlu, Mutlu Oldu!!!

23 Nisan coşkusu yoğunluk sebebiyle blogumuzda daha yeni kutlanıyor:)
Malumunuz bu 23 Nisan Deniz'in ilk çocuk bayramı ve Deniz bildiğinden midir nedir o gün bir mutlu bir mutluydu ki, aşağıdaki videoda "Melek Deniz'in bardak kullanımındaki mutluluğu" ile ilgili videoyu da iliştirmiş bulunuyorum :)



Hava haddinden çok sıcak olunca, benim sokak meleğim de dışarı için çıldırınca attık kendimizi anıtkabir yollarına...

Aslında uykusu olan minik kuzu,  kalabalığın ve açık havanın hipnoz etkisiyle uyumaya direnerek bayrak sallama görevini öyle güzel yaptı ki !! Canım benim sonra dayanamadı tabii, sızdı kaldı kucağımda :)

 

 





Deniz meleği için tam bir bayram oldu gerçekten de... Tüm gün tam da onun istediği gibi dışarıdaydık; uyudu uyandı, canı istediğinde meme de emdi :) Veee yıllar önce abisi ile ablasının da çocukluklarını geçirdiği parkta salıncağa bindi. Bu kadar mutluluğun üzerine eve dönerken arabada sızdı benim miniğim :)


Canım oğlum, canım ülkemin güzel bayramları artık eskisine göre daha sönük diye düşünürken anıtkabirdeki kalabalığı görünce içimdeki umutsuzluk bir nebze olsun kendini umuda bıraktı. Sonra senin varlığınla daha da çok umutlandım; insanlığın, değerlerin ve bunun gibi birçok şeyin yavaş yavaş yittiği bir dünyada senin-sizin gibi meleklerin varlığı ile dünyamızın ,ülkemizin değişeceğine daha da çoook inanmak ister oldum. Teşekkürler benim melek yavrum...






21 Nisan 2013 Pazar

Anneliğimin İlk 9 Ayı...

Aslında bu annelik konusunda daha çok erken konuşmam için ama ben yine de "Esra" nasıl bir anne olmuşu, yani kendi anneliğimi en çıplak haliyle en başta kendi gözüme sokmak için yazıyorum desem yalan olmaz.
Annelik yapma, çocuk büyütme konularında iğneyi hep önce kendime batırdım, gerektiği yerde en ağır eleştiriyi de yine kendi kendime söyledim ama inandığım konularda da kimseye laf söylettirmedim, kendi bildiğimi yaptım. Elbet yanıldıklarım da oldu ama genelde ilk ne hissettiysem o başıma geldi ve iç sesimi dinlemek en doğrusuydu. Gerçi bu aralar bu iç ses denen mereti arıyorum ama bulamıyorum, sesini de bazen duyuyor bazense duyamıyorum. Belki bu yazı beni ona yakınlaştırıp; kitapları, yazıları, tavsiyeleri unutturup kendimi bulmamı sağlar.

Gelelim Deniz' in annesine;

- İlk çocuk sendromundan (böyle bir sendrom var mı yok mu hiç bilemedim ama ben türettim işte) her dönem nasibimi aldım. Hep yaptığım yanlışların sonrasında farkına vardım, ne kadar ben bunu biliyorum, okudum, bilgilendim, başıma gelirse şöyle şöyle davranırım desem de pratik de öyle yapmadığım-yapamadığım çoook zaman oldu.

-Deniz'e uyku eğitimi vermedim... Zaten anneliğimin bu zamana kadarki en büyük çıkmazı. Bir yanım " olmadı Esra, o kadar okudun, uygulayacağım dedin; bak şimdi çocuk her saat başı uyanıyor gördün mü?" diyor; " bir yanım (bu yanım Deniz ilk doğduğu günden beri emzirme delisi, bebeğinin memede uyumasına aşık, gece emzirmelerini bile kesmek istemeyen, hatta kuzusu rahat etse aynı yatakta yatmaya meraklı psikopat bir yan işte) uyusun varsın memede bir daha ne zaman bulacağım bu günleri" diyor. Hahh işte tam bu noktada iç sesimin devreye girmesi gerekiyor ki olmuyor... Çünkü çoğunlukla ikinci yanımı uyguluyorum, fakat Deniz kötü uykular uyuyunca vijdan azabı duyuyorum. Benim bu halim ne olacak hiiiç bilmiyorum.

-Çoğu zaman Deniz'e emzik vermemekle gurur duysam da, zor uyuttuğum zamanlarda yine iç sesimi unutup (tabii bunda dış mihrakların etkisi o kadar çok ki, "emzik versen böyle olmazdı, vıdı vıdı da vıdı...") "Emzik vermeyen ellerim kırılsın" diyebiliyorum.

-Amaaaa, Deniz'e hiç mama (maşallah sütüm yeterli olduğu için gerek duymadık), biberon vermediğim için kendimle çooook gurur duyuyorum o ayrı. Bu konuda içimde en ufak bir kaygı yok, arada muhallebi takığı annem "devam sütü alsan da ondan yapsan" falan dese de "he he" ile geçiştiriyorum. İyi ki de biberon+mama ikilisi hayatımıza girmemiş. Emzik,biberon veya suluk kullanmayı sevmeyen Deniz de kolaylıkla cam bardakta su içmeye alışmış oldu, ne mutlu bana!!

- Deniz'e dolaylı baby led weaning uygulamaya çalıştım-çalışıyorum. Yani en katı halini değil, önüne koyup başka hiçbir şey vermemekten bahsetmiyorum. Ben ayrıca onun çok sevdiği çorbasını ve yumurtasını yedirdikten sonra eline hep yemek vakti bir şeyler tutuşturuyorum. Bu bazen yemek parçaları, bazen meyve, bazen kuru meyve, bazen ekmek, tazen soğan ve pırasa kemirdiği bile olmuştur :)  Zaten Deniz yemek zamanı bir çoşuyor ki sorma gitsin, normalde ağzına götürmeyeceği şeyleri ayıla bayıla mideye indirebiliyor. Keşke bu kadar korumacı olmasaydım da, onu ilk zamanlardan beri daha çok sofraya dahil etseydim. Örneğin; biz ne yiyorsak ona da verseydim, belki şimdi yeme konusunda daha az mıymıy olurdu. Ama ben onun hem yeme miktarına saygı duyan tarafta olmak hem de beklentilerimi minimumdan tutmak istiyorum ki zıtlaşmalar olmasın.

-Böyle uzun uzun sıralayınca her şey çok kötü gidiyormuş gibi olsa da aslında o kadar da değil... Evet, hamileliğimde de hayal ettiğim gibi Deniz tam bir kucak çocuğu ve memeci bir bebe oldu çıktı. Gerçi bu her zaman hayali kadar masum olmasa da Deniz doğdu doğalı kucakta gezmeyi memede sakinleşmeyi, uyumayı çok sevdi. Ben de zaten böyle istemiyor muydum? Eee, iyi ya oldu işte :)

- Ben normal hayatta az biraz tembellikle birlikte üşengeç de bir insanımdır. Ama iş Deniz'in altının temizlenmesi olunca akan sular hep durdu. Doğdu doğalı, kıçı çok az ıslak mendil gördü, o da ancak dışarı gezmesindeysek, onun dışında hep yıkadık, yıkadık. Günde 4-5 kere yıkadığımız oluyordu, bu sebepten su sesine çook aşık. Doğduğundan beri banyoya girip çıkmak onu çok mutlu ediyor.

- Evet uyku eğitimi vermemiş olabilirim amaaa uyku vaktini doğduktan bir hafta sonra uygulamaya koymayı başarabilmiş bir insanım, afferin bana :)) Deniz bir haftalıktan beri hava kararır kararmaz yatışa geçer; genelde yarım saat içinde kucakta, memede sızar ve sabah gün ışıdıktan bir yarım saat sonra hortlar tüm bebekler gibi :)
Bu melek Deniz'in ilk 3 ay dudak uçuklatan güzel uykuları vardı, sonra ne olduysa oldu .(artık nazar mıdır nedir?) Deniz gece sık mızırdar ama gözlerini hiiiç açmaz; sadece mızırdar, meme teklif edildiyse ne ala, edilmemiş ikna olmuşsa kucakta iki piş pişle geri uykuya devam eder. Bakalım dişimiz çıktı, belki biraz daha az uyanır artık!!

- Deniz benim ilk çocuğum olduğundan, birçok anne gibi minicik bebeği küçük adam kıyafetlerine sokmaya çalışan bir anne de oldum kısa bir dönem sahi... Hatta bir keresinde hiç unutmuyorum bayram diye yavruyu bir gömleğin içine soktuk ki dili olsa kimbilir neler söylerdi. Neyse ki artık Deniz'in pamuklu rahat kesim eşofmanları işimizi fazlasıyla görüyor. Çocuğa bir rahatlama geldi diyemeyeceğim, çünkü taa ilk zamanlar yaptığımız kıyafet zulümünden dolayı şimdi giyinip soyunmaktan nefret ediyor:(

- Deniz'de büyük bir keşke yaşadığım diğer bir mevzuu kundaklamadır. O kadar çok ihtiyacı varmış ki yavrucağın hala hissettiriyor. Ne zaman sırt üstü yatırsak tedirgin bu kadar aylık olmasında rağmen. Zaten sırf bu tedirginlik sebebiyle aylardır hep yüzüstü yatıyor ki onu en sakinleştiren bir yatış pozisyonu bana göre... Kim bilir kundak olmuş olsaydı belki şimdi kendini daha güvende hissedecekti...

- Vee bizim diyeyim, karı-koca olarak Deniz'e yaptığımız en güzel iyilik onu SÜNNET ettirmemek oldu. Doğum olmadan önce ikimizin de gel gitleri vardı bu sünnet mevzuunda ki bu konu bambaşka, upuzun bir yazının konusu... Bu belirsizlik sebebiyle en azından yenidoğan sünneti tercihini ise taa ilk baştan elemiştim ben zaten. Sünnet konusundaki ötelememiz öyle iyi oldu ki "3-4 aylıkken yaptırırız" lafı daha da büyüsünü, hatta karı-koca bizim aramızda "o ne zaman isterse"ye döndü. İyi ki miniğimize bunu yaşatmadık, iyi ki o hatırlamayacak nasılsa diye ondan habersiz onunla ilgili bir karar vermedik.

Bu liste ne kadar daha uzar ya da uzamaz bilemedim, malum biz anneler mevzuu bahis "bebe-çocuk" oldu mu dünyanın en çenesi düşük insalar haline dönüşebiliyoruz.
Anladım ki içimdeki asıl anne Esra'yı unutturan dışardan gelen sesler... Bir dönem hiçbir şey okumadan, dinlemeden; kendimle ve bebeğimle başbaşa onu izleyerek devam etmek en doğrusu...

9 aylık Deniz'in İnci Gibi Taze Dişi :)

Benim bana göre daha dün doğan meleğim sonunda dişedi:)
9. ayına girdiği bugün itibariyle rüyamda üç dişi çıkmış olarak görmemle birlikte sabah kuzuyu bir yoklayayım dedim. Bir baktım ki sert bir şeyler elime geldi, hemen çay kaşığı ile tıklattım "çın çın" ses geldi :)  Hemen cümle aleme haber uçurdum, yeni anne olunca başıma gelen her ilk, büyük yankı uyandırıyor benim nazarımda :)

ahanda görgüsüz anne modeline örnek mesaj :)


Demek bir haftadır çektiğimiz uykusuzluk, her zamankinden daha çok meme düşkünlüğü, kabızlık, huzursuzluk hali buna delaletmiş. İlk dişinin şerefine kuzucum bugün bir keyifli, bir tatlıydı ki sorma gitsin. O zaman hoşgelmiş, sefalar getirmiş miniğimin ilk dişi, diğerleri de inci gibi sapasağlam olsun diyelim...

Uyuyorum, uyanıyorum; Deniz büyüyor... Yetişemiyorum gerçekten, bana hala 5-6 aylıkmış gibi geliyor, o zamandan bu zamana zamanın nasıl geçtiğini hiiiç anlayamadım hala da anlayamıyorum. Galiba bundan sonra da daha bir jet gibi geçeçek ve ben artık alışacağım :)

Gelelim Deniz meleğinin yediği nanelere. Kendileri çoklu itiraza koşullanmış durumda, bu ne demek? Hemen açıklayalım, kucak dışında her türlü şeye itiraz ediyor. Özellikle de dışarıdan eve girerken, mama sandalyesine oturturken, yok efendim bezini değiştirirken, istediği herhangi bir şey olmamışsa ve bunun gibi çocuk milletinin "istediğini yaptırma" adı altındaki numaraları.

Elbetteki elzem bütün ihtiyaçlarına cevap veriyorum, özellikle keşif dönemine engel olmamak adına neredeyse her şeye dokunması kontrollü serbest. Yani serbest dediysek sıcak çaya dokunmak istedi diye al sana sıcak çay, dokun keşfet yavrum demiyorum. Ammaaaa şarjlı süpürgeyle bir elimde Deniz, bir elimde süpürge işine hem vallahi hem de billahi gücüm yetmiyor arkadaş. Tamam anladık, bayılıyor süpürgenin sesine, yürümesine; lakin bu evin erkeğinin işi olsun değil mi ama??
Bunlardan en sevdiğim itiraz konusu, sokaktan evin kapısına giriş yaptığımız anki itirazdır ki onun hastasıyım gerçekten:) Kendisi de anası gibi sokak süpürgesi olma yolunda hızla ilerliyor. Malum ben hamileliğimde yok araba üstünde yok domates tarlasında, gitmediğim yer kalmamıştı. Bir de dışarı kavramı Deniz için açık hava demek, yürüyüş demek, salıncağa binmek demek, yürüyüş yaparken etrafı izlemek demek... Yani yavru her türlü kapalı alandan buna araba içi, özellikle de avm gezileri dahil; neredeyse hepsinden tiksiniyor diyebilirim. Tecrübeyle sabittir oralarda nasıl da mızıklayıp stres olduğu...


39 haftalık gebeş Esra bahçe biberlerini topluyor :)
Deniz yavrusunun güneşlenen ayakları
anasına bak oğlunu al :)


Minik kuş tam bir bülbül oldu çıktı. Bıcır bıcır hiç susmuyor; aba, ada, dada, baba, mem (genelde uyku kelimesidir delikanlının), hagga, gaga, ge (bu kelime benim bir ara çok "gel" dememin bir ürünüdür) aklıma gelen en çok gevelediklerinden :)

Yemek kısmına gelirsek; Gurme Deniz et suyuna çeşitli sebzelerden(en az 6 sebze çeşidi) yapılmıs çorbasına yürekten bağlılık gösteriyor, yani ondan başka ana gıdası yok. Ben de tüm verebileceğim şeyleri onun içinde sunuyorum beyfendiye. Bakliyat, tahıl, pirinç, irmik vs grubunu çorba içinde kullanarak çözmeye çalışıyorum. Bunun dışında kahvaltıda bir yumurtanın neredeyse hepsini bitiriyor, tabi eğer etrafta dikkat dağıtıcı unsurlar yoksa. Meyve sularıyla arası oldum olası yoktu zaten, ama kuru meyvelerden incir ve hurmanın aşığı. Canım benim elindeki inciri "bana da ver Deniz" dememle birlikte hemen ağzından çıkarıp uzatıyor. Paylaşımcı yavruum, yerim onu :)

Açıkçasını söylemek gerekirse Deniz (maşallah) sağlıklı bir bebek, bu sebeptendir ki birgün az yemiş birgün çok yemiş çevre baskısı olmadığı sürece ben çok takmıyorum. Çünkü hala ana besin kaynağının anne sütü olduğu inancındayım. Zaten bu aydan itibaren  Deniz bizim yemeklerimizden yemeli (aslında ilk baştan beri bu böyle olmalıydı), belki bu sayede daha çok lezzete alışır.

Bu arada geri geri sürünüyor, oturur pozisyonda ileri gitmek için gardını alıyor ama genelde sağ ayak sıkışıp kalıyor. Onu çıkartıcam derken de hemen pozisyonu bozuluyor yavrucağın, ne yapalım bekleyip göreceğiz :)) Daha çok; ayaklanma, ben yanındaysam oraya buraya sıkı sıkıya tutunmaca (çok da sağlamcıdır kendisi), hedefte şarjlı süpürge varsa ona koşar adımlar atmaca ama biz isteyince atmamaca peşinde...
Neyse ne, öyle ya da böyle büyüyorlar mı ? Evet, aman sağlıklı olsunlar da her şey hallolur...

Sevgiyle, yeni yeni dişlerle :)

20 Mart 2013 Çarşamba

Aklı evde kendi derste!!!


Deniz doğup, üç ay geçtikten ve ben rüyadan uyanıp "aaa okul başlayacak ya, gitmek istemiyoruuuuum" lara başladığım gün itibariyle-her ne kadar en güvendiğim insanların eline bıraksam da oğlumu- aklım heeep evde kaldı.
Evet ben bir öğrenciyim, bir eşim, ama en çok anneyim... Hem de en çok ama en çok anne olmak istediğim zamanlardayım. Ne saçma oldu değil mi, insanın hiç en çok anne olmak istediği an olur mu ki?? Olur bence, olmalı da... Anneliği tatmış her kadının böyle bir dönemi olmalı. Bu yüzden her evden ayrılışımda içim burkulup hiçbir derse konsantre olamıyorum; bu yüzden bedenen bulunduğum okulda ruhen hep Denizle oluyorum. Hiç sorgulamıyorum, hiç rahatsızlık duymuyorum öyle doğal geliyor ki bu hal bana; çünkü biliyorum ki benim ilacım Denizimle olmak. Okuldan çıkınca eve nasıl koşuyorum bir bilseniz, hele ki Deniz'im ağlamışsa, durmamış ya da mızırdanmaya başlamışsa sanarsınız ki kanatlarım varmış ta uçacakmış gibi gidiyorum eve.
Hele bu aralar Denizle aramızda bambaşka bir bağ oluştu, beni ne zaman görse çıldırıyor. Kucağımdayken bile eğer ki ben başka bir yere bakmışsam eğilip göz göze gelmeye çalışıyor, olmadı elleriyle yüzümü kendine çeviriyor. Çoook tatlı çoook... Halbuki bilmiyor ki benim baktığım her yer Deniz, gözüm başka yerde bedenim başka yerde olsa bile ben oyum, aklım hep onunla meşgul; ben aslında Denizim ama onun haberi yok!
 




16 Mart 2013 Cumartesi

Berfin 15 olmuş!!!

Bundan 15 yıl önce bir kar tanesi gelmiş dünyaya...



Ufacık tefeciktin, benim tanıdığım zamandan da küçüktün bir zamanlar. Ama ben seni 10 yaşında tanıdım. Sen bilmezsin belki, aslında kimse bilmez ama ilk göz ağrımdın sen. Çocuk nedir, evlat nedir, küçük kız kardeş nedir hepsini seninle yaşadım-yaşıyorum. Evet sen benim kan bağım olmayan ama gönül bağımın kan bağı olanlardan daha çok olan yeri ve zamanına göre çocuğum, kardeşim, arkadaşım; aslında her şeyim...

Deniz her ayını bitirdiğinde sevinemiyorum, zamanın geçmesini istemiyorum; bir zamanlar senin gibi o da ufacık tefecik kalsın istiyorum. Sende de her doğum gününde yaşıyorum bunu, hep ilk katıldığım doğum günü ve sonrası geliyor aklıma. Her şey film şeridi gibi gözümün önünden akıp geçiyor. Ama zamana söz geçiremiyorum, sen büyüyorsun, Deniz büyüyor; e ben de sizlerle büyüyor, öğreniyorum ve her geçen gün daha çok seviyorum sizleri. Birlikte kocaman bir "BİZ" yaratıyoruz, çok mutluyum...

Bu ailede her bireyi çok şanslı görüyorum, ne yaşanmış olursa olsun biraraya gelmiş olduğumuz için, hepimizin katkısıyla bambaşka bir ilişkiyi bu noktalara getirebildiğimiz için, hala birbirimizi çoook sevdiğimiz için, 24 saat bir insana tahammül edebilme sınırları içinde birbirimizi her halimizle kabul ettiğimiz için ve daha saymadığım bircok güzellik yaratabildiğimiz için çok şanslıyız hepimiz... Ve özellikle siz üç kardeş Berken, Berfin, Deniz; biraz daha büyüdüğünüz de daha iyi anlayacaksınız aslında birbiriniz için ne kadar önemli olduğunuzu...




Her yerde ve hep söylediğim gibi sen Tanrı'nın bir başka dokunduğu yeteneksin. Özel ve önemlisin, bunun kıymetini bil birtanem. İyi ki doğmuşsun, iyi ki seni tanımışım, iyi ki Deniz'in senin gibi bir ablası var.
SENİ ÇOOOK SEVİYORUM!

Dipnot: Yazıyı yazarken Teoman'dan "Çoban Yıldızı"nı dinleyerek yazdım, okurken dinlenmesi tavsiye olunur:)
http://www.youtube.com/watch?v=oR9sXms4LkE